Stres ve kısırlık
Yapılan tıbbi araştırmalar stres düzeyi yüksek çiftlerde çocuk sahibi olmanın zorlaştığını gösteriyor.
Stresin yıkıcı etkileri kadınlarda daha belirgin oluyor. Örneklersek, 2. Dünya savaşına katılmış ülkelerdeki kadınların, savaş devam ederken %70’inin adetten kesildiğini biliyoruz. Stres altındaki kadınlarda beyinde artan sempatik aktivite, üreme hormonlarının çalışmasını bozarak yumurtlamayı ve gebe kalmayı engelleyebiliyor.
Erkeklerde ise artmış stres, sperm sayısını, hareketli sperm oranını ve spermlerin morfolojisini yani tipini bozarak üremeyi olumsuz etkiliyor.
Daha önce kendiliğinden çocuk sahibi olmuş çiftlerde bile, aşırı stres tekrar gebe kalmayı güçleştiriyor.
Tüp bebek tedavisindeki çiftlerde stres düzeyi arttıkça, gebelik elde etme başarısı düşüş gösteriyor. Yumurta toplama günü aşırı kaygılı olan kadınlarda, toplanan yumurtaların kalitesi bozuluyor ve tabii ki gebelik elde etme şansı azalıyor.
Eğer çocuk sahibi olmaya uğraşıyorsanız ve aşağıdaki şikayetlerden mustaripseniz, siz de kontrolsüz stres altındasınız demektir ve psikolojik destek almanız gerekir:
– Aşırı yeme
– Çok uyuma
– Öfke krizleri
– Ağlama nöbetleri
– Bağımlı davranışlar (sigara ya da abur cubur bağımlılığı, cep telefonu bağımlılığı gibi)
– Nefret hissi
– Midede yanma, rahatsızlık
– Boyunda gerginlik
– Kronik kabızlık ve ishal
İlginç olarak, kaygılı çiftlerde, psikolojik destek sonrası yapılan kısırlık tedavileri daha başarılı olmaktadır.
Yanlış anlaşılmasın, stressiz olun demiyorum. Bu mümkün değil. Anne karnındaki yaşamımızdan son nefesimizi verene kadar stres, yaşamın ayrılmaz bir parçası, bir nevi gölgemizdir.
Ama hedef şu olmalı: Stresi dayanılmaz boyutlara ulaşmadan kontrol altına tutabilmek! Zararlı olan stresin kendisi değil, aşırı boyutta olması, kaldırılamayacak kadar büyümesidir.
Bu nedenle tedaviye girecek çiftler yukarıda saydığım belirtileri taşıyorsa, tedavi ile birlikte psikolojik destek de almalılar. Psikolojik destek dışında dua, çin tıbbı (akupunktur), hipnoz, meditasyon gibi alternatif yollarla da kaygıyı azaltmak tedavi başarısını arttıracaktır.
Hepinize sağlıklı günler dilerim.
Prof. Dr. Yavuz ŞİMŞEK