Sağlıklı çocuklar dünyaya getirmek günümüzde çetin bir mücadeleye dönüşmüş durumda. Bunun nedenlerini tam olarak bilmiyoruz ama şunu söylemek mümkün: 50 yıl öncesine göre bugün insanoğlu üreme yeteneğinde bir kayıp yaşıyor.
Olumsuz beslenme alışkanlıkları, aşırı stresli hayat mücadelesi, kablosuz ağlar, cep telefonları, bilgisayar, tablet gibi araçlardan yayılan elektromanyetizma maruziyeti artışı, besin kalitesinde düşüş gibi bir çok faktör kısırlığa katkıda bulunuyor.
Kendi kendine çocuk sahibi olamayan ve tüp bebek yaptıracak çiftlerin bazı noktalara özen göstermesi, tedavi başarısını arttırabiliyor. Nedir bu noktalar:
1- Kilo: Boyuna göre kilosu çok fazla olan kadınlarda tedavi ile gebelik elde etme şansı azalıyor. Ek olarak bu kadınlar gebe kaldığında düşük, yüksek tansiyon, gebelik şekeri gibi komplikasyonlar da artıyor. Bu nedenle tüp bebek yaptıracaksak, eğer acelemiz de yoksa, ideal kilomuza yaklaşırken tedavi almamız daha olumlu. Ancak kilo vermek ha diyence olan bir şey değil. Ortalama 3-6 aylık bir diyet periyodu gerektiriyor. Eğer yumurtalık rezervi azalmışsa ve beklemek uygun değilse, zayıflama süreci beklenmeden tedaviye başlamak daha makuldür.
2- Sigara: Aktif ya da pasif sigara içicisi kadınlarda çocuk sahibi olma şansı anlamlı oranda düşüyor. Sigara içen erkeklerde de sperm sayısı ve hareketi azalıyor. Ayrıca sigara içen gebelerde düşük riski de artar. Tedavi sırasında sigara içmeye devam eden kadınlarda toplanan yumurta sayısı daha az olmaktadır. Ayrıca yumurtaların döllenme başarısı da (fertilizasyon) daha düşüktür. Tüm bu bilgiler ışığında, bir prensip olarak tüp bebek tedavisi alan çiftlerin ikisine de, sağlıklı bir gebelik eldesi için sigarayı bırakmasını öneriyoruz.
3- Beslenme: Beslenmede abur cubur nevi gıdalardan kaçınmak genel sağlık ve üreme sağlığı için çok önemli. Cips, asitli içecekler, çikolata, yaş pasta, şerbetli tatlılar, börek, çörek, simit, ekmek, makarna, pirinç, bulgur, mantı gibi karbonhidrat türevleri mümkün olduğu kadar az tüketilmeli. Ağırlıklı olarak yumurta, et, tereyağı, taze sebzeler, glisemik indeksi düşük meyvelerle beslenmeliyiz. Yumurta rezervi az olan kadınlarda DHEA, aspirin, omega-3 yağ asiti kullanımı gibi çeşitli takviyelerin de faydası olabiliyor.
4- Egzersiz: Günlük rutin bir hareketimiz olmalı. Bedenimiz ölçülü bir şekilde hareket etmek üzere yaratılmış. Hareketsizlik hastalıkları davet ediyor. Tedavi sürecinde embriyo transferine kadar haftada 3 kez 30-60 dakika egzersiz yapabiliriz. Yumurta gelişimine dolaylı yoldan yararlı etkileri var.
Embriyo transferi yapıldıktan sonra nasıl davranalım? Tüp bebek yaptıran çiftlerde, anne adayı genellikle çevresi tarafından transfer sonrası hiç yataktan çıkmaması için uyarılır. Sanki hareketsiz kalınca gebeliğin tutunma şansı artıyor diye düşünülür. Doktoru böyle bir şey söylemediği halde, kadının annesi-kaynanası-görümcesi vs. bu konuda bir baskı kurar, hatta gebelik oluşmazsa ‘bizi dinlemedin, yatmadın, tutmadı işte’ gibi suçlayıcı söylemlerde bulunabilirler. Bunların hiçbirinin gebelik başarısı için anlamı yoktur.
Tüp bebek uygulamalarının ilk yıllarında transfer sonrası hastaya 24 saat süreli katı bir yatak istirahati önerilmekteydi. Daha sonra yapılan çalışmalarda, transferden sonra 20-60 dakika’lık istirahatin yeterli olduğu saptandı. Sonuç olarak, transfer sonrası günlerce yatak istirahati yapmanız gerekli değildir. Hasta yakınlarımız da bu konuda anne adaylarına lütfen baskı yapmasın. Kendimizi yormadan bir rutin içinde hareketli olmalıyız.
5- Psikolojik stres: Günümüz koşullarında stressiz insan yoktur. Yaşadığımız hayat bizi sürekli strese sokan olaylarla yüz yüze bırakıyor. Stres kontrol edilebiliyorsa vücuda zarar veremez. Kontrol altına alınmamış stres, tüm vücuda zarar verdiği gibi, üreme başarısını da azaltır. Tüp bebek tedavisine başlayan ve strese karşı psikologlardan destek alan çiftlerde, standart tüp bebek tedavisine gore gebelik şansı daha fazladır. Örneğin, Avustralya’da tüp bebek tedavisi öncesi çiftlerin psikolojik danışmanlık alması zorunludur.
Tüp bebek tedavi sürecinde çiftler, bir bilinmeze yolculuk yaparlar. Bu da stresi arttırır. Ya tutmazsa korkusu, aile çevresinden bilip bilmeden yorum yapan insanların varlığı, tedavi sürecinde yumurta gelişiminin takibi için kadının sık sık muayene olması, anestezi altında yumurta toplama işlemi gibi bir çok factor nedeniyle stress düzeyi yükselir.
Ancak bu strese yenilmemek gerek.
Bunun için de ben, çocuk sahibi olmak için başvuran tüm hastalarıma 3 şey öneriyorum:
1- Lütfen birbirinize destek olun. Tedavide esas yıpranan taraf anne adayıdır. Günlük iğne yaptıracak olan, bu nedenle bir sürü hormonal ilaç etkisi altına giren, sık sık muayene olmak zorunda olan ve anestezi altında yumurtası toplanacak olan kadındır. Erkekler genellikle sadece sperm örneği verir, nadiren mikrotese gibi cerrahi işlem gerekebilir. Bundan dolayı erkeklerin eşlerine azami anlayışı göstermesini istiyoruz.
2- Lütfen üçücncü kişileri tedavinizin içine çok katmayın. Konuyu bilip bilmeden yapacakları yorumlar sizleri gerebilir.
3- Lütfen kafanızdaki soruları bir kağıda yazın ve doktorunuza sorun. Tedavinin her aşamasında size sağlıklı bilgi sunacağım ve belirsizlikleri olabildiğince azaltacağım.
Tedavi sürecinde olan tüm çiftlerin çocuk hasretinin bir an önce sonlandmasını diler, sağlıklı günler dilerim.
Prof. Dr. Yavuz ŞİMŞEK